10 Temmuz 2018 Salı

BARAN DERGİSİ: "Prof. Dr. Anıl Çeçen ile söyleşi gerçekleştirdik... “Bir yanda ‘kuzey birliği’, bir yanda ‘akdeniz birliği’… bunun ortasinda bir ‘merkezî devletler birliği’ şart! bunu da Türkiye gerçekleştirebilir!”

Prof. Dr. Anıl Çeçen ile söyleşi gerçekleştirdik...
“Bir yanda ‘kuzey birliği’, bir yanda ‘akdeniz birliği’… bunun ortasinda bir ‘merkezî devletler birliği’ şart! bunu da Türkiye gerçekleştirebilir!”
 
BARAN DERGİSİ, 12 Şubat 2015 Perşembe
Hocam, bütün gözler Yunanistan’a çevrildi, büyük bir şaşkınlık yaşanıyor?..
Anıl Çeçen: -Evet, herkes şimdi Yunanistan’ı izliyor. Orada sadece sol yok. Hem millîlik, hem sol var. Dikkat edin, Ak Parti’nin Türkiye’de şu an yaptıklarını onlar da yapıyor. Yoksul kitleleri ya dinle yönlendirirsiniz veya solla… Yunanistan’ın son şansı… Aslında dinî bir devlet Yunanistan, Ortodoks… Sosyalizmle işi halledebilirlerse demokrasi devam edecek, yoksa yüzde 36 sosyalistler yüzde 6 faşistler… Arkadan Faşistler geliyor. Yani gelecek seçimde yüzde 36 Faşistler olur, Hitler’in gelişi gibi… Anlatabiliyor muyum? “Altın Şafak” olayı… Bunları siyasî boyutta görüp değerlendirmek lazım… Ve Türkiye’yi de bu aşamada ele alıp değerlendirmek lazım…
“HERKES KENDİ DANSINI YAPIYOR
-Bir önceki konuşmamızda vurgulamıştınız “Amerikan derin devleti ile küresel sermaye çatışması”nın değişik örnekleri yaşanmaya başladı” diye. Bu çatışmanın yeni yansımaları ortaya çıkmaya başladı aynı zamanda…
Anıl Çeçen: -Jeopolitik bir dans var. Herkes dansını yaparken biz de bu dansı yapmak durumundayız. Şimdi, Tayyip Bey de bu dansı yapıyor. Önceden farkında değildi, şimdi öğrendi. Ama bu dansı bilenlerin önü kesiliyor Türkiye’de. Türkiye kendi dansını yapamıyor ve yaptırtmıyorlar. Kendi dansımızı yapabilirsek ayakta kalabiliriz.
“ÇATIŞMA AVRUPA’YA TAŞINDI”
-Türkiye’de bu meseleleri “uluslar arası boyutuyla” gören, o çerçevede yapılan fazla bir değerlendirme yok bize göre. Yani, Amerikan derin devleti ile “küresel sermaye”nin çatışmasını ve bu çatışmanın diğer bölgelere nasıl yansıdığını. Siz, bu çerçevede Paris hadisesini nasıl değerlendiriyorsunuz?..
Anıl Çeçen: -Paris saldırısının hem Avrupa hem Türkiye’de bazı merkezler İsrail’in stratejisine uygun olduğunu söylediler. Bunu söylerken de Ortadoğu’daki çatışmanın Avrupa’ya taşınması gibi bir durumun ortaya çıktığı ifade edildi. Son elli-altmış yıldır, İsrail kurulduktan sonra, Ortadoğu’da çatışma var, ama iki dünya savaşının geçtiği Avrupa’da çatışma yoktu. Paris olayıyla beraber çatışma Avrupa’ya taşınarak, burada Yahudilerle Hıristiyanlar arasında başlamış olan Ortadoğu’nun değerlendirilmesindeki farklılığın giderilmesi için Hıristiyanlar da paniğe itildi ve böylece İsrail’in arkasına destek olmaya başladılar.
Dikkat edin bu olayın hemen öncesinde, Fransa ve Avrupa ülkeleri Filistin devletini tanıdılar. Ortadoğu’da Filistin devleti olan bir yapıyı devreye sokmaya başladı. Avrupa’nın Hıristiyan yapılanması, Ortadoğu’daki çatışmanın dışında kalamayacağını gördü.
-Bu çok önemli…
Anıl Çeçen: Evet, bu çok önemli. Ortadoğu’da yaşanan o çatışmada, giderek İsrail, İslâm dünyası ile karşı karşıya kaldığı noktada, sertleşen politikalara yöneldiği aşamada, Hıristiyan Avrupa İsrail’den kopmaya başlamıştı. Halbuki Batı hegemonyasını hep Yahudi-Hıristiyan işbirliği olarakgündeme getirirler.
-Asıl kimliği odur zaten
Anıl Çeçen: -O kopma noktasında Paris’in bu durumu İsrail’in lehine çevirdiği nokta. İsrail’in bu hadiseden kazançlı çıktığı kanaatindeyim. Nitekim hadiseyi takip eden siyasî merkezler de böyle bir değerlendirme yaptılar.
-“Çakal Carlos” da Fransa Cezaevinden sizin yaptığınıza benzer değerlendirmeler yaptı
Anıl Çeçen: -Çünkü şimdiye kadar “Batı” olarak hareket ediliyordu ve Hıristiyan Batı, İsrail’in arkasındaydı. Ve Filistin meselesinde İsrail sürekli engelleme yapıyordu. Ama dikkat edin Avrupa ülkeleri Filistin’i tanıma noktasına geldiğinde, tam bu aşamada böyle bir olay ortaya çıktı.
-Hocam Rusya ile Türkiye arasında ciddi bir yakınlaşma var. Ticaret sahasında, enerji sahasında anlaşmalar var. Bu husus Batı’da çok ciddi tehdit olarak algılandı.
Anıl Çeçen: -Türkiye ve Rusya’nın, Batı emperyalizminin dünyanın merkezi coğrafyasına –bu coğrafyaya- gelmesi noktasında bir işbirliği söz konusu oldu. Nasıl Atatürk Kurtuluş Savaşı’nı yürütürken, Rusya Müslümanları Anadolu halkına yardım ettiyse, bugün de Rusya Batı emperyalizminin, dünyanın merkezi coğrafyasına gelip kendisini tehdit etmesi karşısında ve Batı’nın hem Türkiye’yi hem Rusya’yı dışlaması noktasında, Rusya’nın tavrı, Türkiye ile beraber hareket etmek oldu ki, işte bu da Batı’yı ve Avrupa’yı çok ciddi boyutta zor duruma düşürdü.
“DOĞU-BATI; DENGE POLİTİKASI, ANGAJE OLMADAN!”
-Batı basını “Osmanlı yeniden sahneye çıkıyor” gibi ifadeler kullandı. Ayrıca Financial Times’ta yayınlanan bir yorumda “Türkiye Batı’dan kopuyor” olarak ifade ettiler bunu; kendi kaygı ve korkularını bu derece açık yazıp söylediler. Buna da tarihteki 16 Türk devletini simgeleyen üniformalarla çekilen fotoğraf karesini delil diye sunarak yaptılar. Bu konuda ne diyorsunuz?
Anıl Çeçen: -Türkiye Batı’dan hiçbir zaman kopmak istemedi. Çünkü biz Batı’dan koparsak geri kalmış bir Asya ve Afrika ülkesi konumuna düşeriz. Ama bugün Türkiye dünyanın merkezinde olan, iddiası olan bir ülkeyse Batı ile olan ilişkilerini dengeli bir şekilde götürmesi ve sadece Batı’ya angaje olmaması Doğu-Batı, Kuzey-Güney dengesini sürekli olarak uluslararası ilişkilerde dikkatli bir şekilde dengeyi tutturmaya çalışması gereken bir ülkedir.
-Bunun çok iyi değerlendirilmesi lazım?..
Anıl Çeçen: -Hükümet bunun son zamanlarda farkına varmaya başladı. ÖzellikleCumhurbaşkanı Erdoğan bunun farkına varmaya başladı. Ben sayın Davutoğlu’nun da bu doğrultuda, bu dengeleri dikkate alarak hareket ettiği kanaatindeyim.
“TÜRKİYE’DE HER KESİMİN; MÜSLÜMANLARIN, LAİKLERİN, SOL KESİMİN, SAĞ KESİMİN BU TEHLİKEYİ GÖRMESİ LAZIM!”
-Yani ciddi anlamda bir kopuş söz konusu değil, sadece millî çıkarlarını koruyan bir politik tutum… Bu da “milli menfaat” kapsamında değerlendirilecek bir husus… Bir de hocam Türkiye’de bir çatışma yaşanıyor. Cemaat-Hükümet arası çatışma, seçim süreci yaklaşırken Türkiye’yi kaosa sürükleyecek birtakım gelişmelere yol açabilir mi?.
Anıl Çeçen: -Sizin bana sorduğunuz bu soruyu aslında bugün Türkiye’de herkes düşünüyor. Her siyasî merkez Türkiye’nin zor bir noktada, zor bir dönemeçten geçtiğini, böyle zor bir süreçte genel seçimlere gittiğini görüyor… Ve bu süreçte ortaya çıkabilecek olayların seçimlerin yapılmasını engelleyebileceği, seçim öncesi ve sonrasında belirli siyasi handikaplar yaratabileceği söyleniyor. Ayrıca Türkiye’nin güçlenerek, bu bölgede etkin bir politikaya girmesini engellemek isteyen bazı güç merkezleri, bazı emperyalist devletler de, seçim öncesi, seçim sırası ve seçim sonrası Türkiye’yi böylesine badirelere, böylesine sorunlara sürüklemek üzere bazı provokasyonlara, bazı yeni stratejileri gündeme getirerek Türkiye’yi zor noktalara itekleyebilirler. İşte bu tehlikeyi, bugün artık Türkiye’de her kesimin, Müslümanların, laiklerin, sol kesimin, sağ kesimin bütün bunları görebilmesi son derece önemli.
Bunları görmek yetmez, bu riski görenlerin, bir araya gelmesi, bir dayanışma içerisine girerek,Türkiye’yi “iç savaşa” sürükleyebilecek, Türkiye’de belirli kesimleri dışlayabilecek, Türkiye’yi hem iç savaşa, hem de bölge savaşına sürükleyebilecek bir takım gelişmelere karşı Türkiye’nin toparlanarak hareket etmesi noktasında artık farklı kesimlerin bir araya gelmesi gerekiyor. Yabancı güçlerin, emperyalist güçlerin Türkiye üzerinde oyun oynamasını, bunların Türkiye’yi komşularıyla savaşa götürebilecek bir takım provokasyonlarını önleme adına bence bu çok önemli. Hayati bir önem taşımaktadır.
“AVRUPA BİRLİĞİ DAĞILABİLİR…”
-İsviçre’nin Euro ile Frank kuru arasında yeniden düzenlemeye gitmesi bütün piyasaları etkiledi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz hocam?
Anıl Çeçen: -Biliyorsunuz küresel sermaye Euro ile Avrupa’yı bütünleştirerek “para” üzerinden bir Avrupa entegrasyonu düşünmüştü. Fakat, ABD’nin Irak savaşı sonrası ekonomik krize girmesi ve 5 trilyon dolarlık borçla beraber Amerikan ekonomisinin çökme noktasına gelmesi üzerine ABD, IMF ile Dünya Bankası’nı kullanarak bu krizi Avrupa’ya pasladı. ABD bunu yaparak krizden kurtulurken, aynı kriz Avrupa’daki dengeleri bozdu. Euro üzerinden Almanya’nın hakimiyeti bozuldu. İşte o noktada para basma yetkisi elinden alınan ülkeler, Euro’ya geçmiş olan ülkeler; başta Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz ve İrlanda olmak üzere Avrupa’nın bütün Güney ülkeleri ekonomik krize sürüklendi.
İşte şimdi bugün Yunanistan seçimlerinde sosyalistlerin iktidara geldiğini ve AB’ye karşı çıkan, küreselleşmeye karşı çıkan, Euro’ya karşı çıkan ve yeniden milli devletin para, “milli para politikasına” dönmesini savunan sosyalist yapılanma iktidara geldi. Bu durum önümüzdeki süreçte Avrupa’da etkili olacak. Benim gördüğüm şudur: Yunanistan’dan sonra, İtalya, İspanya, Portekiz, İrlanda ve daha sonra da Fransa Euro’dan çıkacaklar.
-“Avrupa Birliği”nin “dağılma” ihtimali çok güçlü o zaman?..
Anıl Çeçen: -Euro’dan çıkmadan sonra, Avrupa Birliği dağılma noktasına gelecek. Bu da tabii Batı’nın Almanya’nın kontrolünden çıkmasına sebeb olacak. Almanya bağımsız hareket etmeye başlayacak. Almanya’nın Doğu politikası devreye girecek. Balkanlarda Alman ağırlığı artacak ve önümüzdeki dönemde Rusya-Almanya işbirliğiyle Atlantik güçlerinin devre dışı kalabileceği, geride kalabileceği bir dönemi de gündeme getirecek.
“HIRİSTİYAN POLİTİKALARLA YAHUDİ POLİTİKALAR AYRILIYOR”
-Bu noktada Türkiye ile yeni ittifaklar gündeme gelebilir.
Anıl Çeçen: -Bu noktada, işte bakın, Batı’nın dağılması, Amerika ile Avrupa’nın ayrılması,Hıristiyan politikalarla Yahudi politikaların ayrılması, AB sürecinin durması, yeni dengeleri gündeme getirecektir. Ben önümüzdeki süreçte Almanya ile Rusya’nın çok daha ileri bir yakınlaşma içine gireceği kanaatindeyim. Alman-Rus birlikteliği, bir “Kuzey birlikteliği”ni gündeme getirecektir. Atlantik güçleride bunu engelleyemediği noktada Ortadoğu’da İngiltere’nin kurmuş olduğu düzenin üzerine oturmuş olan Büyük Ortadoğu Projesi-ABD birlikteliği ve onun uzantısı olan İsrail’in gündeme getirdiği Büyük İsrail projesinin her üçünün beraber, Atlantik güçleriyle Siyonizm arasındaki ittifakın bir “Akdeniz Birliği’ni gündeme getireceği kanaatindeyim.
Bakın şimdiye kadar Batı deyince Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa Birliğini düşünüyorduk. Ama şimdi önümüzdeki dönemde bir Alman-Rus ittifakının kuzey birliğiyle buna karşı İsrail-ABD ve İngiltere’nin desteklediği bir Akdeniz Birliği öne çıkacak.
-Bu durumun Türkiye’nin elini güçlendirme ihtimali var mıdır?.
Anıl Çeçen: -Eğer Türkiye bu dengelere oynarsa güçlenebilir. Bu iki rakip birlik arasında (Kuzey Birliği ile Akdeniz birliği arasında) Türkiye bir “merkezî devletler birliği” oluşturabilir. Benim “B Plânı” isimli kitabımda yazdığım gibi… Böylece Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya, Kuzey birliği ile Akdeniz Birliği arasında ortada bir merkezî birlik olarak gündeme gelip dünya dengelerinin daha istikrarlı bir şekilde yürümesini sağlayabilir.
“TÜRKİYE MERKEZÎ BİRLİĞİNİ KURMAK
VE KENDİ POLİTİKALARINI ÜRETMEK ZORUNDA!”

-Türkiye Kendi güç merkezini oluşturmak zorunda diyebilir miyiz?
Anıl Çeçen: - Bakın, kamuoyu yoklamalarında halkımızın yüzde yetmişler civarı Türkiye hiç kimse ile işbirliği yapmamalı, kendisi ayakta kalmalı, Türkiye kendi politikalarını üretmeli ve o politika doğrultusunda hareket etmeli diyor. Geçen hafta yapılan kamuoyu yoklamaları… O zaman Türkiye toparlanarak, iç kavgayı bir yana bırakıp, kendi bulunduğu jeopolitikte, yeni durumunu tespit edecek ve bu doğrultuda kendi merkezî politikasını, “Kuzey birliği” ile “Akdeniz Birliği” arasında, devreye sokarsa ayakta kalabilir; yoksa ayakta kalamaz. Bunu da Türkiye gerçekleştirebilir!.
-Bunun isminin şu veya bu olması önemli değil?..
Anıl Çeçen: -Evet, ama böyle bir birlikteliğe ihtiyaç var. Eğer bunu yapabilirsek Ortadoğu’da yeni dengeleri yerli yerine oturtabiliriz. Aksi takdirde, bakın, eğer bu başarılamazsa, İran’ın Şii, Türkiye’nin de Sünni politikalara Atlantik güçleri tarafından yönlendirilerek, bu bölgede bir üçüncü dünya savaşı çıkarmayı düşünüyorlar. Bunu önlemek lazım.
-Tam bu noktada Yemen’in durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?..
Anıl Çeçen: -Yemen maalesef giderek bir Şii yapılanması içerisine giriyor. Yemen’deki gelişmeler sonrasında, Ortadoğu’da, Irak, Suriye ve Lübnan’dan sonra Yemen’in de Şii dengelerine girmesi yeni sonuçlar doğuracaktır. Maalesef olay giderek bir Şii-Sünni çatışmasına sürükleniyor. (Bu görüşmeyi yaptığımızda, Yemen’de Şii darbesi henüz olmamıştı. Ş. Sak) Bu aşamadan sonra eğer Yemen de bütünüyle Şii yapılanması içerisinde yer alırsa, önümüzdeki dönemde, Suudi Arabistan’da bir iç savaş çıkabilir. Suudi Arabistan’ın da yarısı Şii yarısı Sünni biliyorsunuz. Ve bu savaş Arabistan’ı İran’la savaşa sürükler ve bu durum da, Ortadoğu ‘da çok ciddi bir savaş sürecini tırmandırır. Bunu önlemenin yolu Türkiye-İran işbirliğidir. Bunu önlemenin yolu Atatürk’ün Ortadoğu’nun geleceği için düşündüğü Sadabad Paktı politikasıyla, yeni bir İran-Türkiye çatışmasının önlenmesidir. Bölgede, yeni bir “Şii-Sünni savaşı”nın önlenmesi de buna bağlıdır.
“OSMANLI HİNTERLANDI”
-Sayın Cumhurbaşkanının son Afrika-Somali ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anıl Çeçen: -Sayın Cumhurbaşkanımızın gittiği bölge, Afrika’nın kuzeyi değildir; Ortadoğu’nun güneyidir. Böyle bakmamız lazım. Ortadoğu’nun güneyi Sudan-Somali hattıdır. Bu hattın güvence altına alınması, Ortadoğu’da barış açısından güvence altına alınması gerekiyor. Çünkü Somali’ye çok ciddi boyutta Çin çıkartması var. Biliyorsunuz, Sudan’ı İsrail güney ve kuzey olmak üzere böldü. Sudan’ı parçaladılar. Orada da bir iç savaş tehlikesi giderek tırmanmakta...
-Türkiye’nin savunması Afrika’dan başlıyor diyebilir miyiz?..
Anıl Çeçen: -Türkiye’nin savunması Osmanlı hinterlandından başlıyor diyebiliriz. Osmanlı hinterlandında, Türkiye’nin tek başına savunmayı örgütleyebilmesi çok zor görünmektedir. O nedenle Türkiye önce komşularıyla anlaşarak, kendisinin karşı karşıya getirdiği koşulları aşma noktasında, bir toparlanmaya girmesi gerekiyor. Komşularla anlaşan bir Türkiye, ancak Osmanlı hinterlandında güvenlik üretebilir! Ve güvenlik üreten bir Türkiye de, dünya dengelerinde, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney hattı üzerindeki emperyalist güçlerin, merkezî coğrafyaya müdahale ederek savaş çıkartmasını önleyebilir!. Ancak bu şekilde güvenlik üreterek, Kuzey-Güney ve Akdeniz Birliği güçlerinin merkez coğrafyada bir savaş çıkartmasını engelleyebilir.
-Yine bu çerçevede Türkiye’nin tarihi köklerine dönmesi, Tarihteki 16 Türk devletini simgeleyen figürlerle...
Anıl Çeçen: -Türkiye içinde bulunduğu coğrafyada sadece İslâmî politikalarla bir yere gidemez. Mutlaka Türk tarihinden gelen politikaları görmek durumunda…
“TÜRK DÜNYASI VE İSLÂM DÜNYASIYLA YAKINLAŞARAK”
-Anıl Çeçen imzalı Türk Devletleri adlı kitabı da çok önemli bir kaynak bu noktada?..
Anıl Çeçen: -Evet, benim “Türk Devletleri” kitabım, “Avrasya” adlı kitabım, “Türkiye’nin B Planı” ile ilgili kitablarımda ben bunları ortaya koydum. Türkiye bu coğrafyada gücünü ancak Türk dünyasıyla ve İslâm dünyasıyla yakınlaşarak ve dayanışma içerisinde götürebilir. Böyle bir yaklaşımla bölge için model üretebilir. Türk dünyasıyla, İslâm dünyasını bir araya getirerek, çağdaş dünya içerisinde bütünleşmesini sağlayabilecek ülke Türkiye’dir!. Bu noktada Türkiye’nin Batı dünyasını yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. Eğer Batı, böyle bir Türkiye’yi karşısına alacağına yanına alırsa, merkezî coğrafyada savaş süreci devre dışı kalacağı için, küresel süreçte de, dünyanın geleceğinde savaş riskinin azalabileceği ve barış ortamının doğabileceğini görebiliriz.
-Hocam çok teşekkür ediyoruz…
Anıl Çeçen: -Ben teşekkür ederim…