28 Mayıs 2018 Pazartesi

"BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN" BİLDİRİ: Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN 
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

Geçen Mart ayının son haftası içinde, Tunus’un başkentinde, dünya halklarının temsilcilerinden oluşturulan DÜNYA SOSYAL FORUMU‘nun son kongresi yapıldı. Dünya medya ve basın organlarından geniş yer bulan bu kurultayın toplantı sonucunda tüm insanlığa seslenen bir bildiri “BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN “ başlığı altında yayınlanmıştır. Küresel sermayenin satın almış olduğu Türkiye’deki liberal ya da dinci yayın organlarının hepsinin görmezden geldiği bu önemli toplantı ve bildirinin üzerinde fazlasıyla durulması gerekirken, kapitalist düzene teslim

olmuş yayın ve yazar kadrolarının patronlardan gelen direktifler doğrultusunda hareket etmeleri yüzünden, dünya insanlığı için yaşamsal öneme sahip olan bu halklar kurultayı görmezden gelinmiştir. Belli başlı yayın organlarında doğru dürüst yer verilmeyen, Dünya Sosyal Forumunun son kongresinde, küresel sermaye diktatörlüğü kurmağa çalışan para babalarının oluşturdukları finans kapital boyunduruğu altında ezilmek istenen halk topluluklarının temsilcileri bir araya gelerek, uluslar arası bir dayanışma ortamında emperyalist kapitalistlere teslim olmayacaklarını ve onların insanlığa dayattığı küresel faşizmin tek yol olmadığını, halkların dayanışması yolu ile daha adil ve insancıl bir düzen kurulabileceğini ve bu doğrultuda başka bir dünyanın mümkün olduğunu evrensel bir bildiri ile ortaya koymuşlardır.

Küresel emperyalizm karşıtı olan dünya devletleri ve halklarının temsileri her yıl bir başka ülkede bir araya gelerek, Dünya Sosyal Forumu adı altında batı merkezli dayatmalara karşı çıkarak, çeşitli saldırı ve işgal girişimlerine karşı dayanışma içinde birbirlerine yardım ederek, alternatif bir küresel dünya arayışı içine girmişlerdir. Atlantik emperyalizmi ve Siyonizm işbirliği ile başlatılan Arap Baharı karışıklıklarının ilk ortaya çıktığı yer olan Tunus kentindeki büyük alanda tüm katılımcıların iştiraki ile başlayan Dünya Sosyal Forum’una, bu yıl 127 ülkeden 30 binden fazla katılımcı geldiği için, forum programında salon toplantıları kadar sokak yürüyüşlerine ve meydan mitinglerine de yer verilmiştir. Küreselleşme işbirlikçisi sivil toplum kuruluşlarına karşı mücadele veren bütün işçi sendikaları, her ülkenin ulusal demokratik kuruluşları ile emperyalizme karşı çıkan bütün antiemperyalist kuruluşlar “ başka bir dünya mümkün “sloganı altında bir araya gelerek bütün dünyaya seslerini duyurabilmek üzere haykırmışlar, düzenledikleri toplantılarda aldıkları kararlar ile geleceğe dönük daha aktif bir mücadele içine girmişlerdir. Toplantıdan bir ay önce ölen Venezuella’nın antiemperyalist devlet başkanı CHAVEZ’in ruhu, sosyal forumun bütün toplantılarında antiemperyal rüzgarlar estirmiş ve kararlar bu doğrultuda emperyalizme karşıt bir çizgide alınmıştır. Arap baharının başlatılması için evinin bahçesinde batılı gizli servisler tarafından öldürülen Şükrü Belaid ile Chavez’in posterleri bütün Tunus kentine asılmış ve onların resimleri altında toplantılar dizisi tamamlanmıştır. Toplantının Tunus’ta yapılması nedeniyle Orta Doğu’da yaşanan emperyalist saldırılar ve savaş kışkırtmaları, forumda ele alınan başlıca konular olmuş ve bu bölgelerde savaş ile teröre karşı neler yapılabileceği konusunda arayışlar sürdürülmüştür. Tunus olayları sonrasında Libya, Mısır‘dan sonra Suriye’ye sıçrayan olaylar geniş boyutlarda ele alınmış ve bu doğrultuda ABD emperyalizmi ile İsrail Siyonizmine karşı bölge halklarının ve devletlerinin neler yapabileceği enine boyuna tartışılmıştır. Bölge devletlerinin ve halklarının bir araya gelerek dışa karşı savunmacı bir dayanışmaya girmesini istemeyen küresel emperyalistler işbirlikçi ajanlarını toplantılara sokarak antiemperyalist küresel bir dayanışmanın oluşmasını önlemeğe çalışmışlardır. Ne var ki bütün bu engellemelere rağmen gene de dünya halkları başka bir dünyanın mümkün olduğunu ve bu doğrultuda çalışacaklarını resmen ilan etmişlerdir.

Dünya Sosyal Forumu’nun 2013 Tunus zirvesinde “Başka bir dünya mümkün “ başlığı altında yayınlanan resmi sonuç bildirgesinde şu hususlara yer verilmiştir: Dünya Sosyal Forumu, sosyal hareketlerin, kapitalizme, ataerkil düzene, ırkçılığa, ayrımcı ve baskının tüm biçimlerine karşı ortak gündem, ortak mücadele oluşturmak için insanların bütün çeşitlilikleri ile bir araya geldiği yerdir. Katılımcılar neoliberal ittifaklara müdahale etmek ve doğanın onurunu koruyan bir gelişim için çeşitli alternatifler oluşturarak Latin Amerika’da olduğu gibi ortak bir tarih inşa etmek için bir araya gelmişlerdir. Bütün kıtaların halkları olarak, küresel sermayenin egemenliğine, ekonomik gelişim ve siyasi istikrar yanılsamalarıyla donatılmış vaatlere karşı mücadele edilmektedir. Diktatörleri devirmek ve neoliberal sisteme meydan okumak için Magrip bölgesinde ayaklanmalarla başlayan fakat yenilenen muhafazakar güçlerin egemenlik kurmağa çalıştığı bir süreç ile karşı karşıya kalınmıştır. Bu bölgedeki ayaklanmalar kamusal yerlerin işgaliyle ilham verici bir öfkeyi dünyanın tüm kıtalarına taşımıştır. Bankaları, ulus ötesi şirketleri, medya holdingleri, uluslararası kuruluşları ve neoliberalizmin kirlenmiş hükümetleri ile kapitalizmin derinleşen krizinin şiddetlenmesitüm dünya insanlığını olumsuz etkilemektedir. Savaşlar, askeri işgaller, serbest ticaret anlaşmaları ve neoliberal kemer sıkma politikaları, ortak malları ve kamu hizmetlerini özelleştiren, ücretleri ve sosyal hakları kesen, işsizliği artıran kadının görünmeyen emeğini daha da değersizleştiren ve doğayı yok eden bir ekonomik yapıyı ifade etmektedir. Bu tür politikalar zengin kuzey ülkelerine karşı daha sert grevler ile protesto edilirken, artan göç, mülksüzleştirme, artan eşitsizlik ve borçlandırma gibi sonuçlarıyla daha yoğunluklu olarak Akdeniz ülkelerinde protesto edilmektedir. Bu politikalar muhafazakârlığı artırırken, kadın bedeni ve yaşamı üzerindeki egemenlik anlayışını da pekiştirmektedir. Ayaklanmalar üzerinde artan baskıları, sosyal hareketlerin liderlerinin suikastlar yolu ile katledilmesi, mücadele ve taleplerin kriminalize edilmesi topluca kınanmaktadır.

Sosyal forumun bildirgesinin ikinci kısmında ise şu konulara yer verilmiştir: Kapitalizme karşı ortak mücadele kararlılığının yenilenmesi için bu toplantı yapılmakta ve ortak bir strateji izlenebilmesi için rehberlik yapılabilmesi amacıyla bu toplantı yapılmıştır. Kapitalizmin ajanları olan ulus ötesi şirketler ile küresel finans isteminin örgütleri bütün dünyayı kamu mallarını, havayı, suyu, toprağı ve yer altı zenginliklerini özelleştirerek insanlığa yaşanacak bir dünya bırakmamaktadır. Bugün halklar üzerinde saldırı ve işgallerle baskı kurmağa çalışan ekonomik ve mali baskıların yaratmış olduğu kirli borçlara karşı çıkan sosyal forum üyeleri, ABD öncülüğünde zorla dayatılan serbest ticaret anlaşmalarına karşı çıkarken dünya halklarının hareket özgürlüğünü temel alan halkların egemenliğinde kurulacak başka bir küreselleşme alternatif olarak savunulmaktadır. İklim düzeni ve doğal yaşam kapitalist sistemin aşırı üretimi yüzünden bozulmakta, fabrikalarda yeterli düzen kurmayan uluslararası şirketler aşırı sera gazı üretimi ile atmosferi bozmaktadırlar. Genetiği değiştirilmiş yapay gıda düzeni ile yoksul halklar tehlikeye atılmakta, ekonomik kalkınma masallarıyla ormanlar yok edilirken, arazilere el konulmaktadır. Kadınlara karşı şiddete karşı çıkan sosyal forum üyeleri, toplumsal mücadeleler içinde kadının yer alması gerektiğini, kadına karşı uygulanan şiddetin önlenmesi için adımlar atılmasının zorunluluğunu, kadını metalaştıran ve ev içinde cinsel şiddete maruz bırakan her türlü girişime karşı çıkılmaktadır. Savaşa karşı barış için, toprakların militarize edilmesine ve işgalciliğe, sömürgeciliğe kesinlikle karşı çıkılmakta; Haiti, Libya, Mali ve Suriye ‘de olduğu gibi insan haklarını koruma yalanı ile sürdürülen işgaller ve sahte söylemler kınanmaktadır. Doğal kaynakları alt üst eden yabancı askeri üsler kınanırken, İsrail ve NATO saldırganlığına açıkça karşı çıkılmakta ve bu doğrultuda örgütlenerek mücadele etme özgürlüğü savunulmaktadır. Dünya toplumsal hareketlerinin gelecekte kapitalist emperyal düzeni paramparça edecek, insanlığın tam anlamıyla küresel birliğe ilerleyebilmesi için her türlü sömürüye, ırkçı baskılara ve saldırılara karşı her türlü mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceği dünya kamuoyuna açıklanmaktadır.

Türkiye’den bazı sendikaların katıldığı Dünya Sosyal Forumu zirve toplantısında çalışan halk kesimlerinin iş koşulları ve sorunları ile beraber, dünyadaki kadın sorunu çeşitli yönleriyle ele alınmıştır. İşçi sendikacılığının gerilemesi yüzünden öne çıkan memur sendikalarının daha güçlü bir biçimde katıldığı toplantılarda, Türkiye’de yaşanmakta olan siyasal süreç ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan olumsuz gelişmeler de ele alınarak toplantılarda tartışma konusu yapılmıştır. Özellikle, küresel kapitalist sistemin çıkarları ve baskıları doğrultusunda sürdürülen ekonomik politikaların yaratmış olduğu yaşam sorunları üzerinde durulmuş, ileri demokrasi görünümü altında daha geri ve ilkel adımlarla Türkiye’nin geriye doğru bir gidişe yöneldiği çeşitli toplantılarda dile getirilmiştir. Tümüyle haksızlığa ve eşitsizliğe dayanan, küresel kapitalist sistemin çalışan halk kitleleri üzerinde yarattığı olumsuzluklar açıklanırken, Türkiye’de yaşanmakta olan olumsuz siyasal gelişmelerin ülkeyi ne gibi çıkmazlarla karşı karşıya bıraktığı anlatılmağa çalışılmıştır. Türkiye’deki emek hareketi açısından Orta Doğu perspektifleri üzerine, foruma katılan sendikalar toplu bir sunum yapmışlardır. Emek ve kadın hareketlerinin birlikte hareket ederek forumun gündemini belirlemeleri yüzünden sonuç bildirgesinde de bu çizgideki örgütlerin isteklerine öncelik verilmiştir. Özellikle az gelişmiş ülkelerde yaşayan kadınların ezilmeleri ve baskı altında kalmaları nedeniyle, yaşanmakta olan sorunlar geniş boyutlar ile dile getirilerek dünya halkları bu doğrultuda bilinçlendirilmeğe çalışılmıştır. Toplumların yarısını meydana getiren kadınların sorunlarının öncelikli bir biçimde çözüme kavuşturulmasıyla insanlığın çok daha hızlı bir kalkınma süreci içine gireceği bu toplantıda açıkça dile getirilmiştir.

Her yıl İsviçre’nin kayak kenti Davos’ta toplanan Dünya Ekonomik Forumu, uluslararası finans kapital düzeninin çıkarları doğrultusunda küresel bir imparatorluk kurabilme peşinde koşarken aşırı zengin bir düzeye gelen tekelci firmaların patronlarının isteklerine boyun eğmekte. bir avuç azınlık olan para babalarının çıkarları doğrultusunda dünya devletlerini hedef alan işgalci ve saldırgan politikalara öncelik veren bir uygulama çizgisini kararlı bir biçimde izlemektedir. Çeyrek yüzyıl önce, beşte bir toplumu yaratmak üzere yola çıkan küresel kapitalist sistem, aradan bu kadar yıl geçtikten sonra beşte birlik bir zengin toplum yaratacağına, en sonunda yüzde birlik bir toplum noktasına gelerek duraklamıştır. Yoksulluk, açlık ve işsizliği dünyadan kaldırmak üzere yola çıkan küreselleşme akımı, aynı zamanda orta tabakaları da zenginleştirmeyi hedefliyordu. Ayrıca alt tabakalar orta tabaka haline gelirken, orta tabakaların içinde beşte bir toplumunun yeni zenginleri ortaya çıkacaktı. Ne var ki, böylesine yeni dengeler arayan bir yaklaşımın en sonunda beşte birden yüzde bire inmesiyle beraber, dünya kapitalist sisteminin merkezi olan New York kentinde açlar ve işsiz yoksul kitleler “%1’e karşı %99” hareketini başlatmak zorunda kalmışlardır. Küreselleşme akımının yeni bir dünya dengesi kuracağına, giderek finans kapital denilen merkezi yapılanmanın güdümüne girerek çok daha büyük bir haksızlığa dayanan yeni bir tür emperyalizmi tırmandırmasıyla, %99 hareketi kendiliğinden ortaya çıkarak, aşırı zenginleşen %1’e karşı harekete geçmiştir. Dünya Sosyal Forumunun kurulmasına neden olan olaylar zinciri ile, yoksul kitlelerin umudu haline gelen %99 hareketi zamanla antiemperyalist çizgide birleşerek, batı kapitalist sisteminin aşırı saldırgan ve işgalci girişimlerine karşı büyük bir dayanışma içerisine girmişlerdir. Dünya Ekonomik Forumu üzerinden, İMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar aracılığı ile insanlığa zorla dayatılan haksız ve eşitsiz ekonomik plan ve programların dünyayı her geçen gün daha kötü bir çizgiye doğru sürüklediği görülmüştür. İşte Dünya Sosyal Forumunun ortaya çıkışını, bu büyük haksız ve adaletsiz gidişe olan tepki ile açıklamak mümkündür.

İnsanlığın büyük birikimi olan Birleşmiş Milletleri bir yana atarak yerine Dünya Ticaret Örgütünü kuran, ve bu örgüt üzerinden dünya toplumlarını yeni bir küresel ekonomiye zorlayan, tekelci şirketlerin küresel çıkarları doğrultusunda bütün dünyayı bir şirketler dünyası olarak gören küresel emperyalizmin bu çıkışlarına karşı çalışan halk kitlelerinin sendikaları öne geçerek bir sosyal dayanışma platformu arayışına girdikleri aşamada Dünya Sosyal Forumu oluşumu kendiliğinden dünyanın gündemine girmiştir. Küreselleşmenin ilk on yılı sona erdikten sonra, iki binli yıllar ile beraber Dünya Ticaret Örgütünün zirve toplantıları ile Dünya Ekonomik Forumunun yıllık toplantıları sosyal forumun öncüsü olan kuruluşlar tarafından yakından izlenerek, aynı yer ve zamanda karşıt toplantılar düzenlenmeğe başlanmıştır. Karşıt toplantılar bazen açık hava mitingleri olarak meydanlarda gündeme getirilerek halk kitlelerinin katılımı da sağlanmış ve böylece dünya halklarının bir avuç azınlığın çıkar düzenine teslim olmayacağı gösterilmiştir. Özellikle Amerika Birleşik Devletlerinin önde gelen kentlerinden birisi olan Seatle’da 2002 yılında toplanmış olan Dünya Ticaret Örgütü zirvesi bu konuda bir dönemeç olmuş ve yoksul Amerikalıların katılarak destek verdiği karşıt toplantı ve mitingler fazlasıyla etkin olarak ses getirince, Dünya Sosyal Forumu’nun resmen kuruluşuna giden yol açılmıştır. Bir avuç patronun para babası olarak dünyayı satın alması girişimi olarak gelişen küresel emperyalizme karşı insanlığın en büyük başkaldırısı kapitalizmin merkezi olan Amerika Birleşik Devletlerinde gündeme gelmiş ve Seattle toplantısından sonra Dünya Sosyal Forumu resmen oluşma aşamasına gelmiştir. Dünya Ticaret Örgütünün başını çektiği Dünya Ekonomik Forumunun alternatifi olarak Dünya Sosyal Forumu bu aşamadan sonra insanlığın gündemine girmiştir.

Ezenlerin Dünya Ekonomik Forumu’na karşılık olarak gündeme gelen Dünya Sosyal Forumu bir anlamda ezilenlerin toplumsal dayanışma örgütlenmesi olarak gelişmiştir. Sosyal Forumların ortaya çıkışları, farklılıklara, özyönetim etkinliklerine, işbirliğine ve hiyerarşi yerine yataylığa ve birlikte öğrenmeye dayanan bir siyasal kültürü yaratma gereksinmesiyle yönlendirilmeğe çalışılmıştır Ezilen halk kitlelerinin ezen konumundaki küresel emperyalizme karşı kendini koruma çizgisinde bir alternatif arayışına sahne olan sosyal forumlar bir anlamda ezilenlerin yakınlaşma ve dayanışma platformları olarak gelişme göstermiştir. Küresel emperyalizmin beşiği olan ABD’nin yanı başındaki güney Amerika kıtasındaki siyasal ve sosyal tepkiler zamanla siyasal alana yansımalar gösterince Brezilya İşçi Partisi bu gelişmeler ile yakından ilgilenmek durumunda kalmış ve sosyal sorunları daha iyi izleyebilme doğrultusunda Sao Paulo kentinde ilk sosyal forumu örgütlemiştir. Bu kentin yanı başında yer alan Porto Allegre kenti ise çok başarılı bir biçimde uygulamış olduğu katılımcı belediyecilik uygulaması ile radikal bir dönüşüme imza atarak öne çıkınca, bütün sosyal kuruluşlar ilk örgütlü forum toplantısında Brezilya’nın Porto Allegre kentinde 2003 yılında düzenlemişlerdir. Brezilya İşçi Partisinin öncülüğündeki bu girişime, Vatandaşlık girişimleri hareketi, Barış ve Adalet için arayış hareketi, Vatandaşların yararına finansal hareketler topluca katılım gösterince iş büyümüş ve hızla bir alternatif uluslararası inisiyatife dönüşmüştür. Batı kapitalizminin on yıllık küreselleşme dönemi içinde bütün dünyanın gereksinmelerini karşılayabilecek yeni bir düzen kuramaması nedeniyle ortaya çıkan alternatif arayışları doğrultusunda sosyal forum çalışmaları ilerleyerek Dünya Sosyal Forumu adı altında evrensel bir örgütlenmeyi ortaya çıkarmıştır. İlk toplantıdan sonra, Porta Allegre kenti merkez olarak kabul edilmiş ve katılımcı kuruluşların temsilcilerinden oluşan bir daimi konsey yapılanmasına gidilmiştir. Küresel emperyalizme karşı çıkan Dünya sosyal Forumu, uzun vadeli bir plan olarak daha adil, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yenidünya düzeninin evrensel dayanışma yolu ile bütün dünya devletleri ve halklarının ortak katılımlarıyla yepyeni bir dünya düzeni oluşturulmasını ana amaç maddesi olarak benimsemiştir. Şirketlerin yapamadığını, toplumsal kuruluşlar yapmak üzere yola çıkmışlardır.

Dünya Sosyal Forumu kuruluşundan hemen sonra büyük bir gelişme göstermiş, medyada geniş yer almasıyla beraber dünyanın çeşitli ülkelerinden fazlasıyla katılma talepleri gelmeğe başlamış, çeşitli uluslararası kuruluşlar bu forum oluşumu ile yakından ilgilenmeğe başlamışlardır. İki binli yılların ilk üç yılında Porto Allegere kentinde yapılan Dünya Sosyal Forumu zirve toplantıları daha sonraki yıllarda Hindistan’ın Mumbai, Venezuella’nın Karakas, Mali’nin Bamako, Pakistan’ın Karaçi, Kenya’nın Nairobi, Senegal’in Dakar ve Brezilya’nın Belem kentlerinde yapılmıştır. Forum her yıl kendi zirve toplantılarını yaptığı gibi, Dünya Ekonomik Forumu ile Dünya Ticaret Örgütünün zirve toplantılarının yapıldığı kentlerde de aynı anda karşıt zirve toplantıları düzenleyerek, gerçek anlamda bir alternatif oluşturma çizgisinde çalışmalarını kararlı bir biçimde sürdürmüştür. Bölgesel ya da küresel forum toplantıları düzenlenmesi konusunda bir ara forumun daimi konseyinde tartışma çıkmış ama d6aha sonra her iki alanda da çalışmalara devam edilmesi kararıyla çalışmalar hızlandırılmıştır. Küresel forum zirvelerinden sonra Asya, Afrika ve Avrupa gibi kıtalarda bölgesel zirve toplantıları gündeme gelmiş ve bu doğrultuda çeşitli çalışmalar yapılarak toplantılar düzenlenmiştir. Sosyal forumlar ekonomik forumları karşısına alan bir anti Davos çizgisinde düzenlenirken, bu durumdan kurtulmak üzere daha geniş boyutlu çalışmalara yönelerek sosyal forumun çeşitlilik ve zenginlik kazanmasına dikkat edilmiştir. Daha kapsayıcı ve genel çizgideki çalışmalar zaman içerisinde sosyal forumun hem yapısını genişletmiş hem de etkinliğini artırmıştır.

Tekelci şirketler ekonomiyi kontrol ederek bir küresel özel alan yaratmağa çalışırken, halk kitlelerinin ayağının altından yurtları kaydırılmış, çatısı altına sığınarak hak ve özgürlüklerini elde etmeğe çalışan halk kitlelerinin üstünden devletleri alınmış böylece dünya haritası devletletsizleştirilirken, halk kitleleri de yurtsuzlaştırılarak açıkta bırakılmışlardır. Ekonomi üzerinden her şeyin özelleştirilerek tekelci şirketlere teslim edilmesi üzerine devletler kendi ekonomilerini kontrol edemez hale gelmişler halk kitleleri de açlığa ve yoksulluğa teslim edilmişlerdir. İşte böylesine büyük bir çıkmazı düzeltmek üzere yola çıkan Dünya Sosyal Forumu, küresel bir kamusal alan oluşturmak üzere yola çıkmıştır. Dünyayı bir sermaye kıskacı içine almak isteyen neo-liberalizme karşı öne çıkan sosyal forum, insan topluluklarını sermayenin güdümündeki ekonomik sömürüden kurtararak daha insancıl bir çizgide yeni bir toplum modeli yaratmayı hedeflemiştir. Birbirinden farklı sosyal hareketlerin aynı toplum düzeni içinde özgürce çalışabilmelerini sağlayacak koşulların yaratılmasına öncelik veren sosyal forum, böylesine bir çalışma düzeninin küresel şirketler aracılığı ile bozulmasının önlenebilmesi için de çeşitli kurallar ve politikalar geliştirmeğe çalışmıştır. Liberal emperyalizmin ve faşizmin insan topluluklarını ezmesine karşı çıkan sosyal forum, halk kitlelerinin hak ve özgürlüklerinin korunabilmesi için, devletin koruması altında geniş bir kamusal alanın yaratılmasını ve toplulukların hak ve özgürlüklerinin böylesine geniş ve sağlam bir küresel kamusal alan içerisinde koruma altına alınabilmesini gerçekleştirmek için çaba göstermiştir. Dış ilişkilerde küresel bir adalet ve barış hareketinin yürütülmesi her zaman için sosyal forumun gündeminde olmuştur. Daha adil ve eşitlikçi bir dünya arayışı içinde alternatif küreselleşme yollarının aranmasına, küreselleşmenin halk tabanına daha adil bir biçimde yansıtılabilmesi için aşağıdan gelişen bir alternatif küreselleşmenin düşünülmesi gerektiği forumun çatısı altında uzun süre tartışılan ana konulardan birisi olmuştur. Sosyal forumun yaratacağı küresel kamusal alan içinde ekonominin ve özelleştirmelerin ortaya çıkardığı bütün haksızlıkların giderilmesi ve bu doğrultuda yeni sosyal plan ve programların hazırlanmasına karar verilmiştir. Küresel emperyalizm, özelleştirmeler yolu ile kamusal alanı küçültmeğe çalışırken, Dünya Sosyal Forumu kapitalist emperyalizme meydan okuyarak yeni bir küresel kamusal alan yaratabilmenin peşinde olmuştur. On yıllık kuruluş dönemini geride bırakan sosyal forum artık daha örgütlü bir çizgide dünya sahnesine çıkarak, üstlenmiş olduğu hakkaniyeti yerine getirme ve daha dengeli bir yeni düzen oluşturma doğrultusunda daha etkin çalışmalar yapabilecektir.

Dünya Sosyal Forumu bir yönüyle de açık alan örgütlenmesi olarak kabul edilebilir. İnsanlığı ilgilendiren her türlü sosyal çalışma ya da toplumsal hareketler, sosyal forum çatısı altında çalışmalarını yürütebileceği gibi foruma paralel çalışmalar içine de girebilirler. Bu gibi durumlar hem bir çeşitlilik yaratmakta hem de forumun sosyal çalışmalarının etkinlik kazanmasında yararlı sonuçlar sağlayabilmektedir. Bu çerçevede Dünya Sosyal Forumunun her türlü sosyal hareketi yakından izlemesi ve bunları kendi çatısı altına alarak destekleyerek güçlendirmesi önümüzdeki dönemlerde kendiliğinden gündeme gelebilecektir. Hareketlerin hareketi anlamındaki bir sosyal forumun daha fazla etkinlik kazanabilmesi ve tüm sosyal hareketlerin en üst düzeyde yansıdığı bir büyük yapılanma içerisine girmesi önemli ölçülerde katkı sağlayabileceği gibi, küresel şirketlerin güdümündeki emperyalist küreselleşmenin yaratmış olduğu çeşitli sorunların ve gündeme getirdiği bir çok hasarın giderilerek yeniden dengelerin sağlanmasına da katkıda bulunabilecektir. Dünya Sosyal Forumu, her şeyin piyasaya teslim edildiği bir aşamada sadece piyasa yolu ile insanların bütün gereksinmelerinin karşılanamaması nedeniyle gündeme gelen boşlukların giderilmesi, yanlışların düzeltilmesi ve sorunların çözülmesi için alternatif olarak devreye girmiştir. Piyasanın dayandığı kar ve kazanç düşüncesi, insan hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırırken, sosyal forum gerçekçi sosyal politikalar aracılığı ile bunların yeniden tesis edilebilmesine yönelik bir arayışın örgütlendiği çatı ya da merkez olmak durumundadır. Ekonominin kendi kuralları ile toplumların farklı yapılarının çatıştığı ve çekiştiği bir süreç içerisinde, insan hak ve özgürlüklerinin yeniden değerlendirilmesi söz konusu olmaktadır. Küresel kapitalizmin aşırı kar ve kazanç hedefi doğrultusunda yaratmış olduğu toplumsal tahribatın onarılması misyonu kendiliğinden sosyal forumun omuzları üzerine yıkılmıştır.

Dünya Sosyal Forumu, Porto Allegre’de oluşumunu tamamladıktan sonra bazı temel ilkeleri benimseyerek geleceğe dönük çalışmalarını yürütmek üzere örgütlenmiştir. Dünya Sosyal Forumu neoliberalizme, küresel sermayenin dünya imparatorluğuna açıkça karşı çıkan bir yapılanma ile geleceğe dönük olarak insan toplumlarının daha adil bir biçimde küresel toplumun yeniden inşasını üstlenmiştir. Başka bir dünyanın her zaman için mümkün olduğu inancı ile hareket eden sosyal forum, her aşamada alternatif bir küreselleşmenin arayışı içinde olmuştur. Forum için gündeme getirilen önerilen alternatifler, büyük uluslararası şirketler ve onlara hizmet eden uluslararası kurumlar tarafından, ulus devletlerin devreye sokulmasıyla sürdürülen haksız küreselleşmeye karşı bir duruşu ortaya koymuştur. Çeşitli alternatifler dayanışma içinde farklı bir alternatif küreselleşmenin devreye girebilmesi için düşünülmüştür. Ortaya konan dayanışmanın küreselleşmesi için uluslararası demokratik sistem ve kurumlar üzerinden yepyeni bir yapılanma arayışı gündeme getirilmiştir. DSF bütün dünya ülkelerinden çeşitli toplumsal kuruluşları çatısı altında bir araya getirerek hepsinin birbirleriyle ilişki kurmalarını sağlamış ama bütün dünyada yaygın bir sivil toplum oluşumuna kalkışmamıştır. Forum toplantılarında hiçbir sosyal kuruluş kendi taleplerini forum kararı biçiminde yansıtma hakkına sahip kılınmamıştır. Forum toplantılarına katılan her kuruluş kendi görüşlerini taleplerini özgürce dile getirmiş ama kendi istekleriyle forumu resmen bağlayamamıştır. Forum çatısı altında bir anlamda dünya arenası oluşturulmuş ve bu kamusal alan içerisinde her topluma ve her kuruma olabildiğince eşit ve adil bir biçimde söz hakkı verilmeğe çalışılmıştır. Forum katılımcıları bu kurallara uyarak söz haklarını toplantılarda kullanabilmişlerdir.

Dünya Sosyal Forumu hiç bir baskı, sansür ya da yönlendirme yapmadan, elindeki bütün olanakları kullanarak katılımcıların düşünce ve önerilerinin bütün forum çevresine en geniş düzeyde dağılımını sağlamaktadır. Çeşitlilik ve çoğulculuk forumun çalışma ilkeleri arasında yer almakta ve böylece Dünya Sosyal Forumu olabildiğince en geniş düzeyde bir katılımı sağlayarak daha geniş kesimlere ulaşabilme şansını elde edebilmektedir. Alternatif daha adil bir düzen kurulması doğrultusunda çalışmalarını yönlendiren forum hiçbir zaman merkezi bir otorite olarak davranmamış, ekonomik forumun katı merkeziyetçiliğinden uzak durarak hak ve adaleti gerçekleştirmeğe öncelik vermiştir. Forum hiçbir biçimde siyasal partilerin siyasetlerine yakın durmamış ama sivil toplumu temsil eden bütün sosyal kuruluşlara olabildiğince yakın olabilmenin yollarını aramıştır. Merkezci olmadan yerel yönetimler ile ilişkilere giren sosyal forum, ekonomi alanındaki emperyal saldırganlığa karşı toplumsal yaraların sarılabilmesini araştırmıştır. İnsanlar arasında hiçbir biçimde ayırıma gitmeyen, her türlü ayırımcılığı red eden, her türlü şiddet ve baskıya karşı çıkan bir yaklaşım ile Dünya Sosyal Forumu tüm etnik kimlikler, halklar, cinsiyetler, dinler ve inançlar arasında her türlü ayırıma karşı çıkarken, üstünlük ya da hegemonya girişimlerini önlemeğe çaba göstermiştir. Bütün toplantılarda katılımcıların itiraz edebileceği türden hiçbir güç odağına öncelik verilmez ve böylece toplantılara katılan her kesim ve kuruluş arasında eşit bir çizgi çizilmeğe çalışılmaktadır. Haksızlığa karşı direnen tüm toplum kesimleri eşit koşullarda bir araya getirilirken , aralarında diyaloglar kurularak bunların daha güçlü bir biçimde hedeflerine ulaşabilmelerinin arayışları sürekli olarak gündemde tutulmaktadır.

Küresel kapitalizmin serbest piyasa hegemonyasına tepki olarak ortaya çıkmış olan Dünya Sosyal Forumu aslında, sermaye saldırılarına karşı bir meydan okuma örgütlenmesidir. Tek tek patronlar karşısında zayıf kalan insanların topluca bir araya gelerek örgütlü bir biçimde karşı koyuşlarının yeni çatısı olarak Dünya Sosyal Forumu siyaset sahnesindeki yerini almaktadır. Sermaye ye topluca meydan okuma şansını uluslar arası düzeyde ele geçiren halk kitleleri ve sosyal kuruluşlar, Dünya Sosyal Forumunun getirmiş olduğu küresel kamusal alanı, özelleştirmecilere karşı en üst düzeyde kullanabilme şansını elde etmişlerdir. DSF yeni bir dünya düzeni oluşum süreci olarak , bütün toplumsal hareketlerin ve örgütlenmelerin içinde yer alabileceği, bir küresel şemsiye olarak günümüzde hem Dünya Ticaret Örgütüne hem Dünya Ekonomik Forumuna, hem de gizli dünya devletinin icra organları olan üçlü komisyon ile dış ilişkiler komitesinin girişimlerine karşı çıkma ve meydan okuma yeridir. Bir avuç patronun çıkarları için küresel bir hegemonya peşinde koşan kapitalist emperyalizmin karşısında dünya halklarının ve devletlerinin yeni karşı çıkma adresi olarak Dünya Sosyal Forumu gerçeklik kazanmaktadır. Kış tatilinde kayak yapmak için Davos’a gelen bir avuç zenginin çıkarları doğrultusundaki isteklerini , evrensel karara dönüştüren Dünya Ekonomik Forumunun artık önünde koskocaman bir Dünya Sosyal Forumu yer almaktadır. Yüzde birlik bir azınlığın çıkarları uğrunda haksız ve eşitsiz bir yeni dünya düzeni kurabilmenin mümkün olmadığı aradan geçen çeyrek asırlık bir zaman diliminde kesinlik kazanmıştır. Sıra şimdi nelerin olamayacağı belli olduktan sonra nelerin olabileceğinin belirlenmesi aşamasına gelmiştir. Dünya Ekonomik Forumunun kuramadığı yeni dünya düzenini daha adil ve daha eşitlikçi bir doğrultuda Dünya Sosyal Forumu kuracaktır. . Dünya bir avuç zengin azınlığın çıkarcı dayatmalarına mahkum değildir. Dünya Sosyal Forumunun açıkça ortaya koyduğu gibi başka bir dünya mümkündür ve bu dünya halkları ile devletlerinin dayanışması yolu ile kurulabilecektir. Ulus devletler ve halk kitlelerinin bu doğrultuda yeni bir dayanışma içerisine girmesiyle beraber, alternatif küreselleşme akımı gerçeklik kazanacak ve böylece başka bir dünyanın mümkün olduğu görülecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder